M. Selma Elif Öztürk

Bir zamanlar zengin mi zengin bir tüccar yaşardı. Tüccar zengin olduğu kadar kötüydü. Bir gün tüccarın bir kızı oldu. Ama kızı hastalıklı doğmuştu.
Bir kaç ay kuvözde yaşam savaşı verdikten sonra eve geldi. Ama her gece rahatsızlanıyordu. Tüccar kızıyla ilgilenirken ortalıkta bazı söylentiler dolaşıyordu. Kimileri Mars'ın o gün doğan bütün çocuklara böyle etki ettiğini söylüyorlardı. Kimileriyse annenin maruz kaldığı bisiklet fabrikasından çıkan dumandan dolayı olduğunu söylüyorlardı. Tüccar rüyasında mağaranın içinde yeşil düğmeli bir elbise ve kızını gördü. Ama kızı çok iyi ve güzeldi. Mağaranın önünde Karabiber adında bir canavar vardı. Canavar çok güçlüydü. Keskin dişleriyle bir dinozoru tek hamlede yutabilirdi. Canavar onu her gidişinde yeniyordu. Tüccar kızını kurtaramadığı için çok üzülüyordu. Sonra aklına gençken engelli birine çelme takıp düşürdüğü geldi. Engelli adam yaptığının karşılığını çocuğundan bul, demişti. Tüccar çok pişman oldu. Onun evine gidip özür diledi, gönlünü aldı.
Akşam yine aynı rüyayı gördü: Canavar ortadan kalkar. Mağaraya girer, yeşil düğmeli elbiseyi ve kızını alır.
Sabah yürüyüş yapmaya ormana gider ve rüyasında gördüğü yeşil düğmeli elbiseyi bulur ve kızına giydirir. Sabah kızı iyileşir, tüccar bir daha kimseye kötülük yapmaz.